Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Tedavisinde Kullanılan İlaçlar
Çocukları Zehirliyor Mu?
(Milliyet gazetesinde 13 Eylül 2011 ve sonrasında yayımlanan M. Münir imzalı köşe yazıları dizisinde DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların çocuğu zehirlediği ve daha önemlisi doktorların bu tip problemleri “uydurdukları” olmayan hastalıklar yarattıkları belirtilmesi üzerine)
Bu tip gazete yazılarında söylenenler, örneğin tedavi amacıyla verilen bir ilacın çocukları zehirlediği sözü gerçekten uzak olduğu gibi, gerçeği çarpıtmayı da amaçlayan bir ton içeriyor. Çünkü zehirlemek sadece bir yanlış uygulamadan öte zarar vermeye dönük bir niyeti de yansıtan bir ifade. Tedavi kararını verip uygulayanlara, özellikle annelere babalara, "Siz çocuğunuzu zehirliyorsunuz" mesajını veren bu bakış açısının birçok kişide kaygı uyandırması kaçınılmaz. Doktorlarına güvenseler, ilaçlarla ilgili onbinlerce kaynağın varlığını bilseler, gazete yazarının sorumsuzluğunu görseler bile anne-baba olmanın doğal sonucu olarak “iç rahatlıklarını” bir süreliğine de olsa kaybederek çocukları için yarar getirecek uygulamaları aksatabilirler.
Milliyet yazarının çocukların ruh sağlığının gelişmesini amaçlayan her türlü yönteme karşı çıkması, bu konuda yapılan her çabayı çocuklara kasten, zarar verici olarak nitelendirmesi ve bu alanda çalışan meslek grubunu karalaması kabul edilebilir bir dil sürçmesi ya da akıl erdirememeye pek benzemiyor. Yazar bir tartışmanın tarafı olamayacak bilgi düzeyinde olsa bile, ortaya attığı derme çatma ama kafa bulandırıcı görüşlere tek tek cevap vermek zorundayız.
Geçmiş 10 yıl içinde neredeyse aynı içerikteki ve örnekleri bile tıpatıp olan çok sayıda yazıya yazdığım yanıtları bu blogdaki yazılarda (www.hiperaktifcocukokulda.blogspot.com) bir arada görebilirsiniz. Yanıt vermek zorunda kalınan karalamacı yazılardaki “iddialar” her seferinde çürütülseler bile zaman içinde tekrar tekrar ısıtılıp piyasaya sürülüyorlar. İşin ilginci aradan geçen yıllarda araştırma dünyasında üretilen yeni bilgilere baktığınızda, bu tür temelsiz ve cahilce “karşı-iddialar”ı artık ortaya atabilecek ölçüsüzlük ve bilgisizlikte birisini bulmanın epeyce zor olacağını düşünebilirsiniz. Ama görülen o ki, bu konuda pek bir sıkıntı yok.
Bir babanın sonunda dayanamayıp köşe yazarına gönderdiği mesaj konuyu özetliyor:
“…Elbette söz ettiğiniz hastalıklar ehil ellerde değerlendirilip tedavi edilmeli ve elbette her ilaç aslında zehirdir. Mutlaka tutarlı davranmanın ve bir takım davranış önerilerinin durumu düzeltmeye faydası olacaktır. Ancak ne yazık ki bu hastalığın ya da bozukluğun tedavisi; bir iki haftalık ipleri eline alma programından ibaret değildir.
… Yazdıklarınızdan etkilenen çok sayıda anne-baba çocuklarını gerekli tedaviden yoksun bırakacak. Ancak bir süre sonra durum kötüleşince tekrar doktorlarının kapısında alacaklar soluğu. Yazılarınızda bahsettiğiniz ve söyledikleri bilimsel gerçeklere dayanmayan ve aslen ruh sağlığı ile ilgili olmayan kişilerin görüşleriyle, gerçek bilgiyi ve bilimi bir tutmanız çok şaşırtıcı.”
Ne yazık ki, her türlü propaganda faaliyetinde olduğu gibi karalamalar açıklamalardan daha fazla iz birakacak. sorunlarının anlaşılması ve tanılanması ile hayatı değişebilecek, ruh sağlığı düzelebilecek bir çok çocuk ve gencin ailesi, akıllarının bir köşesine bu "karşı-reklamcı" yazar ve benzerleri tarafından yerleştirilen yersiz kuşku yüzünden ellerindeki olanakları çocukları lehine kullanmakta tereddüde düşecekler. Gazete yazarı ise, "kamuyu aydınlatma görevi yapıyorum", ya da "bu konudaki görüşleri aktarıyorum" diyerek sorumluluğundan sıyrılıverecek.
Ailelere, öğretmenlere ve çocuklara kılavuzluk ederek, bildiklerimizi paylaşarak bu zararı en aza indirmek ruh sağlığı alanında çalışanların görevi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder