Çocuğun İhtiyacı Nedir?
Çocuk yetiştirmede
"ölçü", çocuğun ihtiyaçlarının nasıl karşılandığıdır. Çocuğun temel
ihtiyaçlarını karşılamaya dönük yaklaşımlar var mı? Örneğin, 3 aylık bir bebeği
koynunuza almakla, 9 yaşında bir çocuğu koynunuza alıp kocanızı içeri odaya göndermek
arasında bir fark var. Özellikle yaşa göre değişen ihtiyaçları karşılayıp
karşılamadığınız birinci ölçü. İkinci ölçü ise, bütün bunların ne kadarını
kendi kolayımıza gittiği için ya da kafamızdaki ideolojileri uyduğu için yapıp,
ne kadarını gerçekten bu çocuğun buna ihtiyacı var diye yaptığımız. Bu soruyu
sormak çok önemli. Aksi takdirde, bir çok anne-baba kendi hoşlarına giden,
yaşamlarına uyan (rahatlarını kaçırmayan) önerileri benimsiyor ve uyguluyorlar.
Aslında anne babalık bir anlamda
bir vazgeçiş içeriyor. Bazı temel doğru bildiklerimizden vazgeçmeyi getiriyor.
Neden vazgeçiyoruz? Çocuğun ihtiyaçlarına uymadığını gördüğümüz için
vazgeçebiliyoruz. Çocuğun ihtiyacının ne olduğunu sezmek önemlidir. Örneğin,
2.5-4 yaş arası özerkliğin kazanıldığı zaman, o nedenle çocuk bir yandan bize
yapışırken bir yandan da bağımsız olmak istiyor. O çelişkiyi yaşıyor; yani hem
uzaklaşayım ve bağımsız olayım ama aynı zamanda da kopmayayım. Bunu da en çok
ayrılık anlarında hissediyorsunuz. Uykuya gidişinde, okula göndermekte, sizin
sabahleyin çıkıp işe gitmenizdeki gibi birçok olayda daha çok hissedilir. O
anları nasıl yönettiğinize bağlı. O anda sizin çocuğunuzun ihtiyacı size
yapışmak gibi gelebilir. Ama temel ihtiyacı size yapışmak mıdır, yoksa
bağımsızlığını kazanmak mı? Bu durum, yüzme öğrettiğiniz bir çocuğun
yüzebilmesi için ona yardım etmenize benzer, genelde öncelikle boynunuza
asılır. Siz "Bu istemiyor" deyip çıkacak mısınız, yoksa onu
cesaretlendirerek, yüreklendirerek sizden bir parça bağımsız olarak kulaç
atmasını sağlayacak mısınız? Çocuk istemiyor demek aslında işin kolayı. Orada
ekstra 15-20 dakika uğraşmanız lazım, hatta bazı durumlarda defalarca
uğraşmanız lazım. Ama biz, bir an önce dönüp şezlongumuza yatmak istiyorsak,
"Aaa, zaten çocuğu üzmeyelim, ağlatmayalım, yüzmese de olur, gelecek sene
öğrenir" diyebiliriz.
Doğar doğmaz çocuğunu ilkokula
yazdıran anne, babalar orada ileriye bakıyorlar da, niye bu tür konularda
bakmıyorlar diye düşünebilirsiniz. Çünkü orada bir şey yapmanız gerekmiyor,
gidip ismini yazdırıyorsunuz. Pek zor değil. Ben kolaycılığa kaçmanın doğru
olmadığını düşünüyorum. Fakat, kolay ile basit aynı şey değil. Doğal annelik
basittir, yalındır, süssüzdür, işin özüne dönüktür. Ama kolaycı annelik ya da
babalık, çocuğun ihtiyaçlarına göre değil, daha çok anne babanın ihtiyaçlarına
göre şekillenen anne babalıktır. Örneğin, bizim canımız akşam geç saatlere
kadar dışarıda arkadaşlarımızla oturmak istiyor. Çocuğumuz da sürünüyor
ortalıkta, "Canım bunun önemi yok, böyle alışsın istiyoruz" diye bir
açıklama yapıyoruz. Çocuğun ihtiyacı bu mudur? (örn. 2 yaşında bir çocuğun
ihtiyacı gece geç saatlere kadar rakı sofrasında oturmak değil). Sofrayı
bırakıp "Arkadaşlar biz kaçıyoruz, sabaha görüşürüz" deyip
kalkabilmek bu işin ideali elbette. Ama madem idealler üzerine konuşuyoruz,
ideal bizim kafamızdaki değil. Çocuğa bakarsanız, o bize zaten ideal ile ilgili
konuda yol gösteriyor.