Ergenlik
Dönemi
1-Ergenlik dönemi belirtileri
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ergenliğin
tanımı herkesin kafasında farklı şekilde oluşmaktadır. Çocukluk
ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemine ergenlik diyebiliriz. Çocukla
yetişkin arasında dememizin sebeplerinden birisi, birçok bakımdan beyinsel ve
psiko sosyal özellikler açısından çocuk gibi korunma, esirgenme ihtiyacı olan,
bazı bakımlardan da bir yetişkin kadar yetkin ve bağımsızlaşma eğilimi olan bir
bireyi tanımlıyor olmamız.
2-Ergenlik dönemindeki zihinsel
gelişim nasıldır?
Ergenlik dönemi, bedenin ve beyinin bir dönüm noktasından geçtiği
bir zaman dilimi. Ergen beyni daha ziyade öğrenen bir beyindir. Yeniyetme ile
tecrübeli arasındaki fark, beyin yapısına da yansır. Bu dönemde beyin hücreleri
arasında yeni bağlantılar hızla oluşmaktadır. Beyin bölgeleri tek tek
bakıldığında bu dönemde oldukça iyi gelişmiş vaziyettedir. Ancak yaşlanmanın
getirdiği tecrübe, bu iyi gelişmiş beyin bölgeleri arasındaki bağlantıların
gelişmesi, sistemin daha akıcı ve kıvrak işlemesidir. Ergenler tek tek iyi
gelişmiş yeteneklerinin hızlı ve etkin kullanımından yoksundurlar.
Beyin doğumdan başlayarak 11-12. yaşlara kadar sürekli “büyüyen”
bir yapıdır. Ergenlikle birlikte (11-12 yaş civarı), beyin yapısı henüz gri
madde ağırlıklıdır; yeni bilginin depolanmasına temel oluşturan bu yapısal
özellik, zaman içerisinde yetişkin beynine doğru dönüşürken, hücre
bağlantılarını içeren gri maddenin toplamı azalır; beyin bölgeleri arasındaki
iletişimin kıvraklığını sağlayan ak madde ise 20li yaşlarla giderek artar.
Ergenin beyin yapısı ve yaşamışlığının azlığı, deneyimlerini
kıyaslama imkânlarını sınırlar. Bu sınırlılık, kolayca dolduruşa gelmeyi, hızla
kaybedip, kolayca karamsarlığa kapılmayı doğuruyor. Geleceğin ne kadar uzun
sürebileceğini işler bekledikleri gibi gitmediğinde de, iyimserliklerini, ne tür olanaklarla dolu olduğunu görmeyi
zorlaştırıyor.
3-
Ergenlik sürecinde sorun yaşanması neden beklenir?
Ergenlik sorun demek değildir. Birçok araştırma sonucuna göre
ergenlerin büyük çoğunluğunun, ergenlik dönemini, daha önceki veya daha sonraki
dönemlere göre daha az sorunlu geçirdikleri bilinmektedir. O nedenle ergenlik
dönemine “yine ne sorun var?” beklentisi ile bakmak belki başka nedenlerle
açıklanabilir. En başta yetişkinler, çoktan unuttuğumuz ergenlik döneminin
özelliklerine alışmakta zorlanıyoruz. Çocuğumuzun yetişkinlere özgü birçok
karakteristiği geliştirmesi, cinsel kimlik, bağımsız hareket ve birçok konuda
en az bizim kadar becerikli, yetkin olmaları gibi.
Bu dönemin kendisini sorun olarak gördüğümüz zaman ergenliği
geçiştirilmesi gereken ya da kurtulması gereken bir dönem haline
getirebiliyoruz. Durum daha çok büyükler için bir sorun. Genellikle;
yetişkinler ergenlerin olası riskler karşısında hazırlıksız yakalanmalarından
endişe ediyor. Listenin başında da
cinsellik var. Söylediklerim büyük kent gençliği için daha çok geçerli
olabilir. Madde bağımlılığı, alkol düşkünlüğü gibi sorunlar da sırada. Diğer
yandan bu tür olası sorunlarla ilgili hazırlık çocukluk döneminde iyi kötü
yapıldığında, çocuğun kendini kontrol becerileri ve öz-disiplini
geliştirildiğinde, ergenlik sahici anlamda bir sorun değil. Madde kullanımı
veya erken cinsellik diye tabir edilen sorunları yaşayanlarda ise, kendini
kontrol, duyguları ifade edebilme ve kendini yeterince değerli görebilme
özelliklerinin pekiyi gelişme fırsatı bulamadığını görebiliyoruz.
Meseleler birden bire ergenlikle başlamıyor. Ergenlikten önce
gerek arkadaş uyumu gerek toplumsal kuralların gereğini yapabilme hususunda
zorluk çeken çocukların ergenlik dönemi de zor geçiyor. Genel bir sorun oranı
vermek gerekirse, sorun yaşayan ergen oranı olarak %10 diyebilirim kabaca.
4-Ergenlik döneminde yaşanan ruhsal
değişimin altında yatan nedenler nelerdir?
Ergenlik dönemi, yetkinliklerin, becerilerin hızlı geliştiği,
diğer yandan tecrübe birikiminin çok daha yavaş olduğu bir dönemdir. Hayata
hazır, ancak hazırlıksız olunan bir dönem ergenlik. Hazır olmakla hazırlıksız
olmak arasındaki fark şu; gençlerin hayata hazır oldukları zihinsel
yetkinlikler, muhakeme becerisi veya pratik problem çözebilme becerisi
açısından 12 yaşından sonra biz yetişkinlerden çok daha iyi performansları var.
Performanslarını değerlendirecek tecrübe birikimi ise henüz oluşmaya başlıyor,
hazırlıklar tamamlanmamış durumdadır elbette.
Bu günden kurtulmak ya da bu günden kopmamak arzusu, ikisi
görünüşte birbiriyle çelişiyor. İki arzunun ortak noktası
memnuniyetsizlik. Bu durum, gençlerin
güçlerini uygun kullanamadıkları durumlarda ortaya çıkıyor. Gençler açısından
geleceğin uzun sürdüğü düşünülürse onların gelecek perspektifinin bizim 30’lu
40’lı yaşlarımızdaki gibi olmayacağı kesin. O nedenle “misyon,vizyon”
kavramları onların kafasında bizimkinde olduğundan çok farklı. 15 yaşında bir
gencin ben doktorluktan başka bir meslek istemem diye kafasına koyması ne kadar
makbul bir özelliktir tartışılır. Diğer yandan doğayı anlayıp, insanlara
yararlı bir şeyler yapmak istiyorum, dendiğinde daha esnek, daha az kısıtlayıcı
bir gelecek hayali oluyor ve bu günkü faaliyetlerimizle
ilişkilendirebileceğimiz bir gelecek tasarımı kurmuş oluyoruz. Bu gün
yaptıkları ile gelecekte yapacakları arasındaki bağlantıyı kurmak, onun için,
biz yetişkinler için olduğu kadar kolay değil. Gençler bu gün yaşadıkları ile
gelecekleri arasındaki bir devamlılık çizgisini oluşturabildikleri ölçüde
hayatları anlamlılık kazanıyor.
Ruhsal bozukluklar açısından düşünürsek, birçok ruhsal bozukluk;
depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni, değişik kaygı reaksiyonları gibi
psikiyatrik bozuklukların başladığı zaman ergenlik. Çünkü insan beyninin
doğumdan sonraki ilk 3 yıldan sonra, en büyük revizyonu ve restorasyonu
geçirdiği zaman bu dönem. Bu sebeple bazı problemler yaşamaya genetik
yatkınlıkları olan gençler olumsuz yaşam koşulları, kazalar ve travmalar ile
karşılaştıklarında, ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Bunlar bozukluğun
niteliğine göre ileri yaşlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor. Aynı
şekilde, çocuklukta başlayan bazı problemler de ergenlik döneminde son
bulabiliyor.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise; ergenlik yalnızca
sorunların ortaya çıktığı bir dönem değil; bazı sorunların da ortadan kalktığı
bir dönemdir. 7-8 yaşlarında bu dönemin geleceğini tahmin etmek mümkün. Diğer
yandan zor da kolay da olsa bir şekilde bu dönem geçiyor. Bir sonraki döneme
ulaştığınızda geçmişte bıraktıklarınız, neleri yapıp neleri yapamadığınız
önemli oluyor. Başardıklarınız ve başaramadıklarınız. Bunlar ergen sonrası
dönemde etkilerini devam ettiriyor. Ergenlerin ortaya çok büyük eserler koymak,
çok şey başarmak arzusu taşıdıklarını (belki hepimiz kendi deneyimlerimizden)
biliyoruz. Bu arzu ve enerji sayesinde bu kadar karmaşık ve gündemi yüklü olan
bu dönemin içerisinden çıkabiliyoruz. Birçoğumuz ergenlik döneminde kafamıza
koyduğumuz ya da arzuladığımız şeyleri gerçekleştiremiyoruz. Zaten o dönemde
hedeflerimiz de sürekli değişiyor. Bu dönemden ne kadar edinimle, ilgiyle,
kültürle ve başarıyla çıkarsak, geleceğimiz bir talihsizlik olmadığı sürece
doyurucu oluyor, hayatı anlayabiliyor, yaşantımızı anlamlandırabiliyoruz.
5-Ergenlik döneminde aile ile ergen
arasında yaşanan çatışmaların nasıl üstesinden gelinir?
Ergenlikte ebeveynler ile yaşanan çatışmalara bakarsak;
bağımsızlaşma eğilimi, yetkinliklerini kullanmak için duyulan kuvvetli arzu ve
büyüklerin kendi deneyimleriyle öngördükleri tehlikelerden gençleri korumak ve
bu öznel düşünce ile onların bağımsızlıklarını kısıtlama çabası arasında bir
çelişki ortaya çıkıyor. Ergenin bağımsızlık eğilimi ve ailenin karşı tutumu
arasındaki çekişmeler, bu dönemde çoğu genç ve ailesinin kişisel gelişimi için
kaçınılmaz ve gerilimli bir fırsat yaratır. Çeşitli sebeplerden bu gerilimi
kaldıramayanlar için ise, bir çatışmaya dönüşebilir. Çekişme yaygın ve genel,
çatışma ise daha seyrek ve genellikle savuşturulabilir cinstendir.
Bir çekişme ya da çatışma gencin gelişiminin önüne geçmekteyse,
anne-baba ve kardeşler ile genç arasındaki gerilimin kasveti aile üyelerinin
hayatlarını dayanılmazlaştırıyorsa, bir bilen olarak gördüğümüz bir başkasından
yardım isteyebiliriz. Psikolojik yardım, ihtiyacın boyutuna göre birçok
şekilde, birçok kişi tarafından gerçekleştirilebilir, öğretmenler, aile
büyükleri, antrenörler, ustalar, psikiyatrlar, psikologlar, danışmanlar… gibi.
Önemli olan nokta, özel ilgi gereğini hissetmek ve o yönde hareket
edebilmektir.
6-Ergenlik döneminde yaşanan sorunları
aşma noktasında tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
Ergenlik sorunlarında ve bunların aşılmasında ev kültürü önem
taşır. Neyin hoş görüldüğü, neyin yaşa
özgü kabul edildiği, farklı, arzulanmayan davranışlara nasıl yaklaşıldığı, ev
kültürünün gençleri en çok etkileyen yanlarından birisidir. Örneğin, şiddet ev
kültürünün bir parçasıysa, ergenin hayatında da
yeri olacaktır. Şiddet uygulayan,
ya da başkalarının duygularına kayıtsız bir genç olmak kolaylaşır. Sadece örnek
olmak ya da olumsuz özelliklerin teşviki anlamında bir etki ile sınırlı
değildir ailenin etkisi. Bir şekilde kaçınılmaz olabilecek psikolojik sorunlar
için risk taşıyan çocuklara uygun davranışları geliştiremediğimizde, çok daha
hafif atlatılabilecek bir sorunu çapraşık bir duruma sokabiliyoruz.
Bazı çocukların başkalarına göre daha yüksek sorun riski
taşımaktadır, onlara bazı konularda daha fazla esirgeme, daha kişiye özel
yaklaşım gerekir.
7-Açık bir sorun riski taşımayan ergen
çoğunluğa ailenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
Büyük çoğunluğu düşünürsek; esirgemeden ziyade, aile ortamı
içerisinde karar almayı öğrenmesi, karar alma süreçlerine katılması,
sorumluluklara ortak edilmeye başlanması ergenin gelişimine katkı yapar. Birçok
çocuk kendi hayatı ile ilgili önemli kararları 13-14 yaşlarında veriyor,
gideceği okul, meslek seçimi gibi.
Kendisi dışındaki bireyleri de hesaba katarak karar verme
alışkanlığı olan bir ortamda büyüyenler bazı istekleri gerçekleşmediğinde ya da
ertelendiğinde, aksilikler olduğunda beklemeyi, zahmet çekmeyi bir yük olarak
görmezler. Ailesi katılımcı karar alma kültürüne sahip gençlerin gelişim yolları
açık oluyor.
Katılımcı, demokratik kültür derken sorumluluğun gencin üzerinde
olduğu bir durumdan bahsetmiyorum. Sonuçta yetişkinler nihai karar alma
yetkisine sahipler (çünkü sorumluluk onlarda),
ama ailenin geri kalan bireylerin de sesinin duyulduğu aile ortamlarında
istenmeyen davranışların çok daha iyi idare edildiğini biliyoruz.